Ana Sayfa

 Öğretmenler

 

 

 

ÖĞRENME NASIL OLUŞMAKTADIR?

Yrd.Doç.Dr.Ali Murat SÜNBÜL
 

Genellikle uyarıcı bombardımanı karşısında şu işlemler yapılmaktadır:

  • Göze, kulağa ve diğer duyu organlarına gelen fiziksel uyarıcılar seçilerek sinirsel iletilere (mesajlara) dönüştürülmekte;

  • Daha sonra bu mesajlar, depolanabilme ve hatırlanabilmeleri için sinir sisteminde başka değişimlere uğramakta;

  • Bilgiyi hatırlamak için ise; depolanan mesajlar, kasların hareketini kontrol edebilecek bir başka mesaj türüne dönüştürülmektedir.

1.DUYUSAL KAYIT

    • Duyusal kayıta gelen sınırsız uyarıcıdan sadece dikkat edilen, öğrencinin beklentilerine, amaçlarına uygun olan az sayıdaki uyarıcı seçilerek kısa süreli belleğe gönderilir.

    • Bilginin duyusal kayıttan, kısa süreli belleğe geçişinde, DİKKAT ve SEÇİCİ ALGI süreçleri süzgeç görevi yapar.

    • Bu nedenle aralıksız ve monoton bir biçimde üst üste verilen bilgiler, bireyin dikkat ve algı alanına giremediğinden duyusal kayıttan, henüz kısa süreli belleğe aktarılmadan kaybolmaktadır.

    • Örneğin; çocuklar tahtadaki şemayı defterlerine çizerken öğretmen bir taraftan şemayı açıklıyorsa, çocukların dikkati şemayı çizmeye verilmiş olacağından, öğretmenin açıklamaları duyusal kayıttan geçip kısa süreli belleğe aktarılamaz.

    • Çünkü öğrenciler aynı anda sadece bir tür uyarıcı grubuna dikkat edip alabilmekte; diğerlerini elimine etmektedir

2.KISA SÜRELİ BELLEK ( İŞLEYEN BELLEK)

 

  • Üç yaşındaki bir çocuğun kısa süreli belleği sadece üç birimlik bilgiyi depolayabilmektedir.

  • Yedi yaşına kadar, kısa süreli belleğin kapasitesi beş birime yükselmekte; on yaşından sonra da yetişkinlerde olduğu gibi beş birimle dokuz birim arasında değişmektedir.

  • Örneğin; öğretmenler, bazen ilköğretimin ilk yıllarında çocukların bir parçayı sesli olarak doğru okuyabildiklerini, ancak anlamını kavrayamadıklarını ifade ederler.

    • Bu durumun nedeni ise; sesli okuma sırasında çocuklar, kısa süreli belleğin (işleyen belleğin) kapasitesinin tamamını sözcükleri doğru seslendirme ve telaffuz etmekte kullanmakta, fikirleri anlamak, anlamlandırmak için yer kalmamaktadır.

Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle, sadece sözlü sunuya dayalı derslerde öğrencinin öğrenmesi büyük ölçüde engellenmektedir.

  • Bir birimlik bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması 10-20 saniye almaktadır.

  • Normal bir konuşma hızıyla anlatımda ise bir dakikada 150 sözcük söylenmektedir.

  • Aşağı yukarı her beş sözcükte bir fikir üretilebilmektedir.

  • Bu durumda öğrenci, dakikada otuz fikri yani anlamı almakla yükümlü tutulmaktadır.

    • Öğrenci bu fikir bombardımanı karşısında diyelim ki çok önemli olan 15’i ile yüz yüze gelse bile, dakikada ancak bunların altısını işleyerek uzun süreli belleğe gönderebilecek kapasiteye sahiptir. Durum böyle olunca da, öğrenci geri kalan dokuz önemli fikri alamayacak kaçıracaktır

  • Yukarıdaki nedenlerle öğretmenler, açıklamalarını sürekli ve hızla yapmak yerine, öğrencilerin kısa süreli belleklerinde işlem yapmalarına olanak verecek biçimde yavaş, daha çok ana tekrarlara ve özetlemelere yer vererek yapmalıdırlar.

  • Sunular çok kısa, öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci etkileşimi daha çok olmalıdır

  • Konunun anlaşılıp anlaşılamadığını kontrol edici sorular sorulup cevaplandırılması sağlanmalıdır.

Öğretmen, derste çok şey anlatıp öğrencinin çok az öğrenmesine neden olmak yerine, çok önemli şeyleri seçip öğrencilerin tam olarak öğrenmelerini sağlamalıdır.

Kısa süreli belleğin gereğinden fazla yüklenmesini önlemek için alınacak önlemlerden bir diğeri de birey ya da öğrenciye otomatiklik kazandırmaktır.

  • Sonuç olarak, kısa süreli belleğe gelen bilgi şunlardan biri ile sonuçlanmaktadır.

  • Zihinsel tekrar yoluyla bir süre hatırda tutularak doğrudan tepki üreticilere gönderilir ve davranış olarak ortaya çıkar. Örneğin; rehbere bakıp bir kez telefonu çevirme.

  • Bilgi, tekrarlanmadığında ya da kodlanmadığında yirmi saniye içinde tamamen unutulabilir.

  • Zihinsel tekrar ve kodlama (anlamlandırma) yapılarak uzun süreli belleğe gönderilir; hatırlanmak üzere saklanır.

UZUN SÜRELİ BELLEK

  • Kısa süreli bellekte tekrar edilerek ya da anlamlandırılarak(kodlanarak) gönderilen bilgiyi sürekli olarak sakladığımız depo, uzun süreli bellektir Şema

  • Şemalar, birbirlerine bağlı olan fikirler, ilişkiler ve işlemler setidir.

  • Uygun şemayı bulmaksızın herhangi bir şeyi anlamaya çalışmak tıpkı yeni gittiğimiz bir şehirde haritasız yol bulmaya benzer. Bu çok zor ve yavaş işleyen bir süreçtir.

YANLIŞ ŞEMA OLUŞTURMAMAK İÇİN ;

  • Özellikle küçük yaşlardaki çocukların öğretiminde ve öğrenci hangi yaşta olursa olsun tamamen yeni oluşacak öğrenmelerde somut görsel uyarıcılar kullanılarak öğrencilerin yanlış anlamaları ve yanlış şema oluşturmaları engellenmelidir.

  • Örneğin; “DENİZ”i hiç görmemiş bir çocuğun “Deniz”i öğrenmesi, denize ilişkin doğru şema geliştirmesi için film, video, slayt, poster vb. göstermek, sözel açıklama yapmaktan daha etkili bir öğretme-öğrenme etkinliği olacaktır.

  • Sık sık öğrencinin öğrenme eksik ve yanlışlarını belirleyerek, zaman geçmeden, öğrencilerin bunları düzeltmelerini sağlamak gerekir.

  • Bu nedenle ünite sonlarında değerlendirme yapılması, öğrencilerin doğru şemalar oluşturarak sonraki öğrenmelerini bunların üzerine kurması açısından önemlidir.

  • Okulöncesi yıllarda çocuklar ne kadar çok yaşantı kazanırsa, o kadar çok şema geliştireceklerdir. Bu durumda daha çok şemaya sahip olan çocuklar, okul öğrenmeleri bakımından daha büyük avantaja, üstünlüğe sahip olacaklardır.

ÖNCEKİ BİLGİ İLE YENİ BİLGİ ARASINDA ŞEMATİK AĞ

Örneğin; öğrenciler üçgenin alanını hesaplamayı öğreneceklerse, öğretmen daha önce öğrenmiş oldukları kare ve dikdörtgenin alanını nasıl hesapladıklarını hatırlamalarını sağlamalı; önceki bilgileriyle yeni öğrenecekleri bilgi arasında ilişki kurmalarına rehberlik etmelidir. Bir örnek durum olarak; bir kare ve dikdörtgen kağıdı karşılıklı iki köşelerinden ikiye bölmelerini isteyebilir. Böylelikle bir üçgenin alanının dikdörtgen ya da karenin yarısı olduğunu görmelerine dolayısıyla da üçgenin alan formülünü öğrencilerinin kendilerinin bulmalarına yardım edebilir. Böylece yeni öğrenilecek bilgi öncekine dayalı olarak, ilişkilendirilerek öğrenilmiş ve anlamlı öğrenme gerçekleşmiş olur.

Bilgiyi işleme modeline göre, öğrenmenin oluşumunda iki önemli öğe rol oynamaktaydı.

Bu öğelerden biri bilgi depoları olan üç tür bellek idi.

  • Buraya kadar bu bilgi depolarının özelliklerini ve öğrenmeyi sağlamak için öğretmenlerin almaları gereken önlemleri inceledik.

İkinci öğe ise, bilgiyi bir bilgi deposundan diğerine, etkili bir biçimde aktarmamızı sağlayarak öğrenmenin oluşmasını gerçekleştiren bilişsel süreçlerdir.

  • Burada kısaca inceleyeceğimiz süreçler, duyusal kayıta gelen bilginin kısa süreli belleğe aktarılmasında etkili olan dikkat ve seçici algı,

Kısa süreli belleğe gelen bilgiyi uzun süreli belleğe transfer etmede kullanılan tekrar ve kodlama /anlamlandırma süreçleridir.

 

ÖĞRETİM ETKİNLİKLERİ

DİKKAT

  • Öğrenme, dikkat süreciyle başlar. Öğrenmede ilk adım dikkat etmedir.

  • Dikkat gerek, bireyin bilinçli içsel süreçleri, gerekse çevresel uyarıcılar tarafından kontrol edilebilir.

  • Öğrencilerin o dersi, o konuyu başarabileceğine ilişkin inancı (akademik öz güveni) dikkatini büyük ölçüde etkilemektedir. Öğrenci başarabildiği derse, konuya karşı daha çok ilgi duyup dikkatini verir.

Öğrencinin dikkatini çekmede kullanılabilecek çevresel uyarıcılar da şöyle sıralanabilir.

a. Fiziksel Uyarıcılar

Örneğin; Akarsuların denize dökülmesini belirgin olarak üç boyutlu gösteren bir kabartma harita, dikkati çekip öğrenmeyi sağlarken; bunun yanında haritada gereksiz olarak verilmiş pek çok ayrıntı ve çizgi dikkati dağıtır, hatta başka konulara yöneltebilir.

Öğretmenin mimiklerini etkili olarak kullanması dikkat çekici iken, aşırı derecede ve abartılı kullanması dikkat dağıtıcı olabilir

  • Beyinde en etkili öğrenme orta düzeyde uyarılma sonucunda oluşur.

  • Sürekli olarak aynı uyarıcıların aynı biçimlerde kullanılması da dikkat çekme özelliğinin kaybolmasına neden olur.

                   b. Aykırı Uyarıcılar

Özellikle; zıt etki yaratan, aykırı gelen uyarıcılar öğrencinin dikkatini harekete geçirir.

                   c.Duygusal Uyarıcılar

  • Bazı uyarıcılar duygusal tepkileri uyarırlar ve etkinlik düzeyini artırırlar. Örneğin, öğrenciye adıyla hitap etmek onun hemen dikkatinin çekilmesini sağlar.

  • Ayrıca, sevgi, mutluluk, ölüm, nefret gibi duygu yüklü sözcüklerin bulunduğu öğrenme materyali, nötr sözcüklerin bulunduğu materyalden daha dikkat çekicidir.

  • Örneğin; “Ayşe çok sevdiği şehir olan İzmir’e gitti” cümlesi “Ayşe İzmir’e gitti” cümlesinden daha dikkat çekici olabilir.

                  d. Emir Verici Uyarıcılar

Örneğin; “şimdi buraya dikkat edin” , “şimdi herkes resmin sağ tarafına dikkatle baksın”, “şimdi söyleyeceğim nokta çok önemli” gibi yönlendirici ifadelerle öğretmenin öğrencinin dikkatini belli noktalara toplaması gerekir.

Öğrenciler önemli bilgiyi önemsizden ayırt etmeyi öğrendikten sonra, dikkatlerini kendileri yönlendirebilir, kendi dikkatlerini kontrol edebilirler.

Özetle öğretmenler, öğrencilerin dikkatlerini çekme ve belli noktalarda odaklaşmalarını sağlamak için aşağıdaki önerileri uygulayabilir.

Öğrencilere derste ne öğreneceklerini, öğrendiklerinin günlük yaşamlarında ne işlerine yarayacağını açıklayınız, önemini benimsetiniz. Örnek olay ve durumlarla gözlemelerini sağlayınız.

  • Öğrencilere sorular sorarak onlarda merak uyandırınız.Örneğin; “Zaman birimi olarak saat olmasaydı insanlar nasıl yaşardı?”

  • Beklenmeyen olaylar yaratarak öğrencilerin dikkat kesilmelerini sağlayınız. Örneğin; Bir formül ya da işlemde kasıtlı yanlışlıklar yapmak etkili olabilir.

  • Sınıfın oturuş düzenini değiştirerek, farklı araç-gereçler kullanarak fiziksel çevrede değişiklikler yaratınız.

  • Öğrencilerin dokunmasına, koklamasına, duymasına, tatmasına, görmesine olanak tanıyan uyarıcılar kullanınız.

  • Hareket ediniz; jest ve mimiklerinizi kullanınız, ses tonunuzu alçaltıp yükseltiniz, yumuşak bir ses tonu kullanınız.

  • Kalemle oynama, gözü bir noktaya odaklama, hızla sınıfta dolaşma gibi dikkat dağıtıcı davranışlardan kaçınınız.

ALGI

Duyusal kayıta gelen bilginin kısa süreli belleğe aktarılmasında etkili olan diğer bir süreç de seçici algı idi.

Algılama, büyük ölçüde bireyin ön öğrenmelerinden, beklentilerinden, güdülenmişlik düzeyinden etkilenir.

BİLGİNİN KISA SÜRELİ BELLEKTEN UZUN SÜRELİ BELLEĞE GÖNDERİLMESİNDE KULLANILAN SÜREÇLER

1.ÖRTÜK ve AÇIK TEKRAR

Tekrar ya da ezberleme

Çocukların çok kullandığı bir öğrenme stratejisi olmakla birlikte, bilgiyi kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarmada en ilkel ve yüzeysel bir yoldur.

2. KODLAMA / ANLAMLANDIRMA

    • Kodlama ya da anlamlandırma, kısa süreli bellekteki bilginin, uzun süreli bellekte halihazırda var olan bilgilerle ilişkilendirilerek uzun süreli belleğe transfer edilme sürecidir.

ÖĞRENCİLERİN BİLGİYİ ANLAMLI BİR BİÇİMDE ÖĞRENEBİLMELERİ İÇİN ÖĞRETMENLERİN DÜZENLEYECEKLERİ ÖĞRETME-ÖĞRENME ETKİNLİKLERİ
 

a.Öğretmenler, öğrencilerin yeni bilgi ile ilgili önceki bilgilerini hatırlamalarını sağlayarak, ilişki kurmalarına, yeni bilgiyi eski bilgiye eklemelerine yardımcı olmalıdırlar (Ekleme/Genişletme)

Örneğin;

Fen Bilgisi Dersinde Element ve Bileşikler Konusunu işlemeden önce öğretmen, bir önceki derste işlenen “Madddenin yapısı ve Özellikleri” konusunu soru-cevap yardımıyla tekrar ettirebilir.

b. Öğretmenler, öğrencilerin yeni bilgiyi daha önce kazanmış oldukları eski bilgilerle yapay benzerlikler kurarak anlamlandırmalarını sağlayabilirler (Eklemleme/Genişletme)

Örneğin; “Vücudumuzu Tanıyalım” ünitesini işlerken, “beyin ve fonksiyonlarını” daha önceki sınıflarda “okulumuz” ünitesinde gördükleri “müdür” ve görevlerine” benzetilebilir. “Müdür” nasıl okulu yönetiyor, kontrol ediyorsa “beyin” de vücudu yönetip kontrol ediyor denebilir.

c. Öğretmenler, öğrencilerin eski öğrendikleri bilgi ile yeni öğrendikleri bilgileri karşılaştırmalarını sağlayacak ödevler, alıştırmalar verebilirler.

Örneğin;

Öğrencilerin daha önce öğrendikleri “alan” ile yeni öğrenilen “hacim” karşılaştırmalarını ve aralarındaki farklılıkları, ilişkileri ödev olarak verebilir.

d. Öğretmenler, konunun ana hatlarını öğrencilere vererek öğrencinin konuyu örgütlemesine ve konunun ayrıntısını içine yerleştireceği bir şema geliştirmesine rehberlik etmelidir.

Örneğin; “Uzay ve Dünya” isimli bir ünitenin ana hatları şöyle oluşturulabilir ve öğrencinin ayrıntıyı nereye yerleştireceğine rehberlik edilmiş olur.

Uzay ve Dünya

1. Güneş sistemi

Güneş ve güneş sisteminde yer alan uydular.

• Güneşe olan uzaklıkları

• Özellikleri

2. Üstünde yaşadığımız dünya

Fiziksel Özellikleri

• Sular

• Karalar

3. Gündüz – gece ve mevsimlerin oluşumu

e. Konuyla ilgili temel çerçeveyi veren, şema, tablo, çizelge ve matrisler bilginin yapılandırılmasında, örgütlenmesinde dolayısıyla da bilgiyi anlamlandırmada önemli bir yere sahiptir.

Somut kavramlardan soyut kavramlara doğru ilerlemeyi sağlayan hiyerarşik bir biçimde örgütlenen “kavram şemaları (haritaları)” bilginin anlamlı bir biçimde öğrenilmesini sağlar.

Ayrıca, bilgi, tablolar ve matrisler halinde de verilerek ya da öğrencinin bilgiyi tablolara, matrislere dönüştürmesi sağlanarak bilgiyi örgütlemesine, diğer bir deyişle anlamlı öğrenmesine yardım edilebilir.

f. Öğretmenler, öğrencilerin yeni sözcükleri, kavramları, olayların geçtiği yeri, zamanı vb. durumları sadece tekrar ederek ezberlemeleri yerine bellek destekleyici stratejileri kullanarak öğrenmelerine rehberlik edebilirler.

• Bellek destekleyiciler, bilgiyi daha anlamlı hale getirerek öğrencinin hatırlamasını kolaylaştırmaktadır.

Örneğin Bir şiiri öğrenirken, öğrencinin şiirin her anlamlı satırını resimsel olarak düşünmesi sağlanır. Böylece resim ile satırı ilişkilendiren öğrenci, resimsel olayı hatırlayarak şiirin satırlarını şaşırmadan kolayca hatırlayıp okuyabilir.

• Bazı bilgileri, kafiye oluşturarak hatırlayabilir, yeni cümleler oluşturabilir. Örneğin; duyu organlarının adlarını ezberleyecek çocuklar duyu organlarının baş harfleriyle hatta kendilerini cümle içinde kullanarak duyu organlarını hatırlayabilirler.

Gözüme toz kaçtı

Burnuma karabiber

Dilim sütten yandı

Derim çiçek tozundan

Kulağıma küpe oldu bunlar.

Beynin İki Yarı Küresini Etkili Olarak Nasıl Kullanalım?

    • Beyninin sol yarı küresi sözel, matematiksel, mantıksal bilgiyi işlemek için,

    • sağ yarı küresi de algısal, dikkat çekici, uzaysal, bütüncü artistik bilgiyi işlemek için daha uygundur. Ancak beynin iki yarı küresi sinirsel bir bağ aracılığıyla iletişim kurmakta herhangi bir öğrenmeye iki yarı küre de katkıda bulunmaktadır.

    • Öğretmenler, eğitim durumunda öğrencinin beynin her iki yarı küresini de kullanmasını sağlayacak biçimde öğretme-öğrenme etkinliği düzenlemelidir.

    • En somut yaşantı kazandıran gerçek varlık ve olayları gözlemekten başlayarak, mümkün olduğunca çok duyu organına hitap edecek araçlar kullanılmalıdır.

Yazı Tahtasını Etkili Olarak Nasıl Kullanalım ?

1.Yazacağınız şeyi tahtaya yazmadan önce söyleyiniz.

Bu ilkenin üç temel yararı bulunmaktadır.

a.Söyleme yazmadan hızlıdır. Böylece öğrenci beynin sol yarı küresini kullanarak bilgiyi işlemeye başlar.

b.Yazının başı görülerek yanlış tahmin yapılması önlenir.

c.Tahtaya mesajın yazılması sırasında meydana gelen üç-sekiz saniyelik sessizlik bilginin kısa süreli bellekte saklanması için zihinsel tekrar yapma fırsatı verir.

2. Anahtar sözcükler kullanınız- basit şekiller, şemalar çiziniz.

Öğrencinin anahtar sözcükler ve temel fikirler üstünde odaklaşması için, temel kavramlar ve fikirler arasındaki ilişkiyi çok basit bir biçimde tahtada sesli düşünerek şematize ediniz.

3. Kavramlar ve fikirler arasındaki ilişkileri gösterecek şekilde yazınız.

Bir konunun ana hatlarının tahtaya yazılması,

  • Örneğin;

Bilgisayar Sistemi

    • 1. Girdi araçları

    • 2. Merkezi veri işleme ünitesi

    • 3. Ana bellek

      • Sadece okunur bellek (ROM)

      • Rastgele erişimli bellek (RAM)

    • 4. İkincil bellek

    • 5. Çıktı araçları

4. Yeni bir şey yazmadan önce, eski ilişkisiz bilgileri tamamen siliniz.

Açık bir zihin, nasıl temiz bir düşünmeyi sağlıyorsa, aynı şekilde de temiz bir tahta etkili öğrenmeyi sağlar.

    • Sadece yazacak yer kadar silmek diğer tarafları silmeden bırakmak, tahtadaki fikirlerin, kavramların karışmasına neden olur. Bu durum ise, dikkati dağıttığından dolayı, sağ yarı kürenin bilgiyi düzgün bir şekilde işlemesine engel olur.

    • Sonuç olarak, gerek her dershanede bulunabilecek yazı tahtası kullanılsın, gerekse öğrencileri daha çok güdüleyen video, televizyon, slayt, bilgisayar, film şeridi vb. görsel araçlar doğru ve etkili kullanılsın öğrencilerin, her tür derste beyinlerinin iki yarı küresini bir arada kullanmalarını sağlamak ve dolayısıyla öğrenmeyi etkili bir şekilde gerçekleştirmek gerekmektedir.

(25 HAZİRAN-06 TEMMUZ 2001 TARİHLERİ ARASINDA YALOVA ESENKÖY HİZMETİÇİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜNDE DÜZENLENEN 459 NOLU TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ FORMATÖR YETİŞTİRME KURSU NOTLARINDAN) 

  Bu sayfa 05.04.2009 15:21:05 Tarihinde Güncelleştirilmiştir