Ana Sayfa

 Öğretmenler

 

 

 

 EĞİTİM

Öğretim, kişiyi belli bir konuda bilgi sahibi yapmaktır

Oysa eğitim; kişiyi aklı, duyguları ve davranışlarıyla bir bütün olarak ele alan bir oluşturma ve yönlendirme sürecidir.

Günümüzde eğitimin sağlıklı olabilmesi için, insan duyarlılığının eğitimi, bedenin ve mantıksal zekanın eğitimi kadar önemlidir.

Okul öncesindeki ve temel eğitim çağındaki çocuk, öğrenme potansiyeli en yüksek olan varlıktır.

Çevresindeki tüm yetişkinleri model olarak alır.

Çocuklarını düşünen tüm yetişkinler; kendilerini,davranışlarını, gündelik hayatlarını yeniden sorgulamak zorundadır.

Yeniden yapılanmalar yetişkinlerin her gün kendilerini yeniden sorgulamalarından geçecektir.
Öğreten ve denetleyen

İlköğretimin yeniden yapılanmasında sistemin öğretmen merkezli otoriter sistemden çıkarılması, öğrenci merkezli yaratıcı sisteme geçirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Öğretmen merkezli sistemler, öğretmen açısından nasıldır

Öğretmen öğretendir, aktaran, anlatandır, ders düzeni içinde emir verebilendir, zorlayabilendir, denetleyendir, bütün çalışmalarını sınava endeksli götürmek zorundadır, tek ölçüt nottur, kitaplara bağımlıdır, kendi iç motivasyonunu, yaratıcılığını giderek yitirmiş durumdadır, kendi işine her gün yeniden yabancılaşmaktadır.

Otoriter eğitimler öğrenci açısından ise; yineleme ve ezberlemeye dayanır, susma ve dinlemeye bağlıdır, baskı altındadır öğrenci, itaat etmek ve boyun eğmek zorundadır, soru soramadığı için okuldaki yetişkinlerle arasında iletişim kopukluğu vardır.

sürekli denetlenme korkusu içindedir, yalnızca sınavlar ve not için çalışır, motivasyonu eksilir, gereksiz bilgilerle yüklenir, hazır bilgiyi tüketir, enerjisini boşaltamaz, bağımlı kimlikli yetiştirilir,başkaları -nın kontrolünde yaşaması öğretilir, kendisine ve çevresine yabancılaşır.

Yeniden yapılanma

Peki, demokratik, yaratıcı sistemler öğretmen için nasıldır?

Bu sistemin öğretmeni karşılaştırandır, ipucu verendir, öğrencinin rehberi durumundadır, öğrencilere öğrenmenin yöntemlerini öğretmektedir, yöntem seçimini öğrencilerin ayrı ayrı durumlarına göre belirlemektedir, o kendi öz benliğiyle, okuldaki diğer öğretmen ve velileriyle sürekli bir iletişim içindedir, çünkü öğrenmeye ortaktır, öğrencilerden bir şeyler öğrendiğinin farkındadır, gözlemcidir, meraklıdır, coşkuludur, çocukların da bu özelliklerini kabul edebildiği için anlayışlıdır, hoşgörülüdür.

Bu sistemde öğrenci; bilgileri öğrenmeyi öğrenir, öğrenmenin kendi işi olduğunu fark eder, etkin katılım ve tartışmayla başka açılardan bakabilme yetisini geliştirir, doğal gelişimini baskısız tamamlar, kendisini rahatlıkla ifade edebilir, sorumluluk alabilir, özdenetim duygusu gelişir, kendisi için çalışma alışkanlığı kazanır, etkin katılımla bir şeyleri değiştirebileceğini yaşayarak fark eder, bağımsız düşünmeyi öğrenebilir, farkında olmadan akademik zekasını geliştirebilir.
Sonuç olarak görülüyor ki; 78 yaşındaki Cumhuriyetimizin temel felsefesine uygun bir yeniden yapılanma ancak demokratik sistemin kabul edilmesi ile gerçekleşebilir.

İlköğretimin yeniden yapılanmasında Milli Eğitim sistemimizin temel yapısına uyan demokrasi, özgürlük ve laiklik ilkeleri hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Yeniden yapılanmayı, cumhuriyetçi, demokrat, özgür düşünceli, laik, insanlığın evrensel değerlerine saygılı her öğretmene, her doktora, her işadamına, her sanatçıya, kısacası her insana görev düşmektedir.
Bugün, fen bilgisi dersi programları, öğrenciye teorik ve ezberden öteye gitmeyen birtakım soyut bilgiler vermektedir.

Sınıf mevcutlarının kalabalık oluşu başarıyı oldukça düşürmektedir.

Fen bilgisi labaratuvarlarının ve araç-gereçlerin az sayıda olması ya da hiç olmaması, dersin gözlem ve deneylerinin yapılmasına da engel olmaktadır.
 

Örneğin; Fen Bilgisi Dersinde "Canlıların Çeşitliliği" ünitesinin, omurgalı, omurgasız hayvanlar ve biyolojik zenginlikler konuları parça parça 4. sınıfta ele alınırken; omurgalı hayvanlar bölümü 5. sınıfta; omurgasız hayvanlar bölümü ise 2 yıl aradan sonra 7. sınıfta okutulmaktadır.

Bu durumda önce daha ağır ve karmaşık olan omurgalı hayvanlar bölümü okutulup, arkasından daha basit olan kısma geçilmektedir.

"Elektrik" ünitesinin bir bölümü 4. sınıfta, bir bölümü 5. ve 6. sınıfta, son bölümü ise 8. sınıfta okutulmaktadır.

Hemen hemen bütün ünitelerde aynı problem yaşanmaktadır

. Burada dikkat çeken bir konu da fen bilgisi ve matematik derslerinin paralel gitmemesinden doğan sıkıntılardır. Öğrenciler, Fen Bilgisi dersinde kullanacakları formül ve kavramları henüz matematik dersinde öğrenmemiş oldukları için çok zorluk çekmektedirler.

Göze batan diğer bir sorun da, devlet okullarında fen bilgisi dersleri haftada üç saat olarak okutulmakta iken, özel okullarda haftada 4 ders saati okutulmaktadır.

Okullar arasındaki bu eşitsizliğin kaldırılması gerekmektedir

İlköğretimde gösterilen Fen derslerinin fizik-kimya ünitelerinin öğrencinin daha dinamik olduğu birinci dönem, biyoloji derslerinin ise öğrencinin doğadan gözlem ve deney yapabileceği ikinci döneme alınması gerekmektedir.

Ders programları yenilendiği, sınıf mevcutları azaltıldığı ve yeni labaratuvarlar açılıp gerekli malzemeler ile donatıldığı takdirde çok daha fazla başarı elde edilebilecektir.
"Psikodrama modern psikoloji anlayışı ile tiyatronun birleştiği bir kavramdır.

Genellikle grup terapisinde; bir sahnede grup katilerden birinin bir sorununun canlandırılması şeklinde uygulanır.

Duygular abartılarak, kişiye yaşananların aslında o kadar da ağır olmadığı hissettirilir.

Sözsüz iletişimin sözlüye çevrilmesi, beden dilinin kullanılması, hissedilenin tersinin söylenmesi gibi yöntemleri vardır.

Kişi, grup terapisi sırasında, başkalarında da benzer sorunlar olduğunu görür, başkalarından bir şeyler öğrenir, toplumsallaşmayı öğrenir, başkalarının sorunlarını çözmelerine yardımcı olur ve onlardan destek alarak rahatlar.
Beden dilinin kullanılması da, özellikle zihinsel olarak sınırlı kapasiteye sahip çocuklarla iletişimde yararlıdır.

Psikodrama çocuk ve ergen psikolojisinde de kullanılır. Çocuk ve gençler psikodramaya yatkındırlar.

Özellikle çocuklarda iletişimde, onlara bir şeyler öğretmekte ve onlardan bir şeyler öğrenmekte psikodrama rahatlıkla kullanılabilir.

Psikodrama iki şekilde olabilir.

Bilgi verici psikodrama, bireysel sorunların çözümü için rehberlik servislerinde kullanılır.

Sosyodrama ise sosyal içerikli sorunların çözümünde kullanılır. İlköğretimde sosyodrama ve rol oynama şekillerinden yararlanılabilir.

Öğretmen psikodrama yönteminden ders konularının işlenmesinde, duygusal eğitimde, özel sorunların çözümünde yararlanabilir.

Ders konularının işlenmesinde "psikodrama" nasıl kullanılır? Belirlenen konu öğrenciler tarafından canlandırılır.

Öğretmen bu sırada gördüğü yanlışları düzeltir, eklemek istediklerini oyundan sonra kısa pasajlar halinde verebileceği gibi oyun sırasında da verilebilir.

Örneğin; Milli Güvenlik dersinde rütbeler konusu işlenirken, herkese ayrı bir rütbe verilir, aslar üstlerine selam verir.

Bu şekilde hangi rütbenin daha büyük olduğu öğretilir.

Tarih dersinde bir savaş ve arkasından yapılan antlaşma konu ise; öğrenciler savaşın tarafları olduktan sonra olayı, antlaşmanın imzalanışını ve şartların kabul edilişini canlandırırlar.

Böylece kendilerini vererek oynadıkları için konular akıllarında daha rahat yer eder.

Sonuç olarak; yerinde ve doğru kullanıldığında, psikodrama yöntemleri eğitimde de çok faydalı olur.

Öğrenmeyi çok daha zevkli bir aktivite haline getirir.

Rehberlik hizmeti gözardı ediliyor

Uzman Psikolog Nagehan Büküşoğlu, temel eğitimde psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin önemini anlattı.

Eğitimi; zihinsel, duygusal, bedensel, sosyal olarak bireyleri geliştirmeyi amaçlayan bir krum olarak tanımlayan Büküşoğlu; günümüzde, okullarda gerek maddi imkansızlıklar, gerek öğretmenlerin müfredat konularını yetiştirme zorunluluğu nedeniyle eğitimin bu amaçlarını tam olarak yerine getiremez hale geldiğini belirtti.

Eğitimin sosyal ve duygusal gelişim kısmı bir kenara bırakıldı, zihinsel gelişim kısmı, yani öğretim kısmı ön plana çıktı.

Bu geride kalan duygusal, sosyal gelişimin sağlanması da rehber öğretmenlere olan ihtiyacı arttırdı.

Türkiye'de özellikle ilköğretimde rehberlik hizmetlerine gereken önem verilmiyor.

Son yıllarda, meslek seçimleri ve dershaneler sayesinde liselerde rehberlik servisleri önem kazanmaya başladı ancak hala ilköğretim ve okul öncesi dönemlerde rehberlik hizmetleri yerleşmiş değil.

                               (2001 Yalova seminer notlarından)     

           

  Bu sayfa 05.04.2009 15:11:47 Tarihinde Güncelleştirilmiştir