Ana Sayfa

 Öğretmenler

 

 

 

T. C.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü

 

                                                                                                                                                                                     Tarih: 19.3.1990

SAYI    : 531. EÖÖİŞ. 90 - 11036

KONU : Ceza yoluyla öğrenci davranışlarının

                değiştirilip yönlendirilemeyeceği

 

GENELGE/1990/4

 

Anayasamızın 58 inci maddesinde; "... Devlet, İstiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilim ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır."

42 inci maddesinde ise, ...eğitini ve Öğretini, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ye eğilim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." hükümleri ver almıştır.

Bu hükümlerle Devletimize önemli görevler verilmekte ve eğitim – öğretim uygulamalarımızda; Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlılığın, eğitim ve öğretim hakkının eğitimde imkân ve fırsat eşitliğinin, lâikliğin, bilimselliğin ve çağdaşlığın vazgeçilmez esaslar olduğu açıkça ifade edilmektedir.

Bilimsel ve çağdaş eğilim anlayışında, fiziksel ceza yolu ile öğrenci davranışlarını değiştirmek usûl ve yöntemine yer verilmemekte, dayak yoluyla di­siplin sağlama ve öğrenci davranışlarını kontrol etme yolu benimsenmemektedir.

Bugün, bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan modern eğitim sistemlerinde;

—  Öğrencilerde;  öğretmene, yöneticiye, öğrenmeye, derse ve ders araç -gereçlerine karşı olumsuz tutum ve davranış geliştirdiği, öğrenme işini sevimsizleştirerek başarısızlığa neden olduğu,

—  Öğrencilerdeki istenmeyen davranışları ortadan kaldırmadığı, o tür davranışları kısa bir süre için bastırabildiği, ancak; müsait ortamlarda isyan­kârlık, saldırganlık, insanlardan ve toplumdan nefret gibi daha kötü davranışların ortaya çıkmasına sebep olduğu,

—  Öğrencileri pasif kalmaya yönelttiği, ürkekleştirdiği ve hatta pısırıklaştırdığı,

—  Öğrencilerin önemli bir bölümünde, "dayak yeme kaygısı'' geliştirdiği, bu kaygının zamanla ''başarısızlık kaygısı"na hatta korkusuna dönüştüğü, öğrencilerde okulu terk etme, dersi bırakma, derse girmeme gibi "kaçma davranışları”nın oluşturulabilmesine sebebiyet verdiği,

—  Öğrencinin kendisine karşı geliştirmiş olduğu "Benlik", "Değerlilik" kavramlarını zayıf1lattığı,

—  Bazı öğrencileri, başkaları üzerinde otorite kurmak, güç kazanıp statü sahibi olmak ve sınıfın kontrolünü ele geçirebilmek amacıyla sert ve kaba davranışlara yönelttiği,

—  Bu yolla disiplin sağlanan veya davranış kontrolü yapılan sınıf ve okullarda, çocukların yavaş yavaş bedeni cezaya alıştıkları, yönetici ve öğretmenleriyle yüzgöz oldukları, bu durumda cezanın etkili olabilmesi için her seferinde şiddetinin biraz daha artırılması gerektiği, böylece; öğretmenlerle öğrenciler arasındaki saygı ve sevgi bağının zayıfladığı, çevrenin okula ve öğretmene karşı duyduğu gürenin sarsıldığı, okul - aile ilişkilerinin zedelendiği,

—  Bedenî ceza yoluyla öğrencilerin davranışlarını kontrol eden ve disiplin sağlayan öğretmenlerin, okulda korkulan öğretmen haline geldiği, bu öğ­retmenlerin en az sevilen öğretmenler olduğu,

gibi hususların tespit edilmiş bulunması sebebiyle, öğrencilere dayak atarak onların davranışlarını değiştirip geliştirmek yolu kesin olarak terk edilmiştir.

Öğrencilerimizin beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımından, dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirilebilmelerini sağlamak için;

—  Öğrencilerimizin gelişme çağında bulundukları ve hareket ederek enerjilerini harcamak durumunda olduktan dikkate alınarak, onların davranışlarını yönlendirecek spor etkinliklerine, sanat faaliyetlerine, yarışmalara daha fazla yer verilmelidir.

—  Konusunu iyi bilen, dersini iyi anlatan ve öğrencilerin öğrenmesini sağlayan öğretmenlerin sınıflarında fazla disiplin olayının çıkmadığı gerçeğinden hareketle, öğretmenler derslere hazırlıklı girmeli, böylece öğrenciye değerlendiğini göstermelidir.

—  Öğretmen, koyduğu kuralları mutlaka uygulamalı ve herkese aynı muameleyi yapmalıdır. Ayrıca; kuralların konmasında, öğrenci görüşlerine yer verilmeli, kuralların mantıkî ve yararlı olduğuna birlikte karar verilmelidir.

—  Öğretmen, bütün çocuklara eşit ve adil davrandığını hissettirmelidir. Onlara, sevildiği, istenildiği ve beğenildiği gösterilmelidir.

—  Çocuğun sınıfta yaptığı istenmeyen davranışların; gelişimi, aile hayatı, arkadaş ilişkileri, statü kazanma ve iç çatışmaları gibi sebeplerle ortaya çıkabileceği düşünülmeli ve çocuk hemen suçlanmamalıdır. Öğretmen bu davranışlar karşısında ön yargılı ve duygusal davranmamalı, mümkün olan her durumda öğrencinin bu davranışı hakkında onunla özel görüşmeler yapmalıdır.

—  Öğrenciye bedenî olmayan herhangi bir ceza vermek gerekiyorsa, ceza verirken öğrencinin tüm kişiliği değil, yalnız söz konusu davranışı odak noktası yapılmalıdır. Bu durumlarda öğrencinin istenmeyen davranışı yaptığı ortamı değiştirmek, oyundan, sevdiği arkadaşlarıyla beraber çalışmaktan alıkoymak; sınıftan kısa süreli ayırmak gibi durumlar tercih edilmelidir.

Sonuç olarak; yönetici ve öğretmenlerimiz; öğrencilerine SEVGİ ile yaklaşmalıdırlar. Çünkü; çocuklarımız önce İYİ BİR İNSAN VE İYİ BİR VA­TANDAŞ olmayı öğretmenlerinden öğrenmektedirler. Çocuklarımızın, ailesi dışında örnek aldığı ilk model öğretmenleridir.

Hepimizin bildiği gibi gençlerimize amaç ve yön veren; onlara en yakın çevresinden ve grubundan itibaren toplumun bir üyesi olma bilincini ve sorumluluk duygusunu aşılayan; Milletimizin ortak kültürel değer yargılarını öğreten, benimseten, yaşatan; kendi kendisi olabilmelerini ve kendilerini savunabilmelerini sağlayanlar da yöneticileri ve öğretmenleridir.

Yarınlarımızın teminatı çocuklarımızda bu ideallerin ve değer yargılarının gelişebilmesi; her şeyden önce eğitini ortamının daha çağdaş, daha modern, daha insanî hale getirilmesiyle mümkün olabilecektir.

Yukarıdaki hususların iliniz dahilindeki okullara duyurulmasını ve yapılacak ilk öğretmenler kurulu toplantısı ile müteakip öğretim yılı başlarında toplanacak öğretmenler kurulunda görüşülüp tartışılmasının sağlanmasını, önemle rica ederim.

 

                                                      Avni AKYOL

                                                  Millî Eğitim Bakanı

 

 

(Millî Eğilim Bakanlığı Tebliğler Dergisi 23 Temmuz 1990 — 2317)

 

              

  Bu sayfa 05.04.2009 15:05:18 Tarihinde Güncelleştirilmiştir