Ana Sayfa

 Öğretmenler

 

 

 

 

Çocuk eğitiminde ABD - Türkiye farkı

 

ABBAS GÜÇLÜ

Diyalog

(SALI 2 Aralık 2003- Milliyet)

 

         Bayram öncesinde, çocuklarımızın neden kitap okumadıklarına ve neden müzik dinlemediklerine yönelik bir yazı yazmıştım. Dünyanın dört bir yanındaki okurlarımızdan, neden sorusuna cevap olabilecek mesajlar geldi.

         İşte bunlardan birisi de ABD'den Teksas'tan. ilkay Dellal, önce bir durum tespiti yapıyor. Ardından da suç; okumayan, dinlemeyen çocuklarımızda mı, yoksa sistemde mi sorusunun cevabını veriyor. Mektubunu birlikte okuyalım:

         "Yapacak o kadar çok işim var ki, ama ona rağmen kendimi alamadım ve bir çırpıda okudum yazınızı. Çünkü yaklaşık 2 yıl, 9 yaşındaki oğlumla birlikte, Türkiye'de ilköğretim denen ve kesinlikle öğretimden öteye gitmeyen bir işkence yaşadım. Oğlum üçüncü yılını ABD'de bir devlet okulunda okuyor. İki yıl Türkiye'de bir özel okula gitti ve okuldan nefret eder hale geldi. Oysa şimdi burada, her sabah erkenden kalkıp büyük bir heyecanla okula koşuyor.

         Bebekliğinden itibaren hikaye kitapları ile büyüyen ve birinci sınıfa başlayıncaya kadar, gün boyu her fırsatta defalarca kitap okutturan, alışverişlerden kitap aldırtmadan dönmeyen oğlum, daha birinci sınıfın ilk döneminde, kitaplardan ve yazılı her şeyden bıkar hale gelmişti. Tüm gün olan okulundan, akşamları ve hafta sonları saatler harcayarak yapacağı ödevler ve taşıyamayacağı kadar kitap ve defter ile geliyordu. Çünkü diğer sınıflardaki öğrencilerden daha iyi problem çözmesi, daha iyi okuması, büyüyünce gireceği test sınavlarına şimdiden hazırlanması gerekiyordu. Ve böylece oğlumun okuma ve yazma hevesini tamamen kaybettik...

         ABD'de ise okul çok eğlenceli. Devlet okulunda okumasına rağmen okulu muhteşem. Sınıfı ise sanki ev gibi. Rengarenk posterler, rengarenk kitaplar, zevkle hazırlanmış okuma köşesi, hatta sınıfta küçük bir hamster bile besliyorlar.

         Ne karatahta, ne önlük. Bu nedenle her gün arkadaşları ile birlikte, okuma köşesinde yere oturup bir hikaye kitabı okuyor ve kısaca yazıyor. Tek ödevi de akşamlan anne ve babasıyla 20 dakika kitap okuması...

         Oğlum, burada ders bitiminde zincirden boşalırcasına okuldan kaçmıyor. Çünkü daha ikinci sınıfta hacim hesapları ve havuz problemleri yerine nasıl iyi vatandaş olunur, nasıl selamlaşılır, nasıl birbirine yardım edilir, bunları öğretiyorlar. Yani çocuktan eğitiyorlar. Bizimkisi gibi öğrenmekten nefret ettirerek, zorla bir şeyler öğretmiyorlar. Umarım bizim çocuklarımıza da zevkle okumayı, dinlemeyi öğretebiliriz..."

         Bir başka mektup ise Almanya'dan. Arzu Schillin'den. Bakın o da neler diyor:

         "Bir yıldır Almanya'da yaşıyorum. Makine mühendisiyim. Kütüphane denen olgunun varlığını, yaşamımdaki önemini yeniden

keşfettim.

         Sadece ödevler için kütüphaneyi kullanan bir nesil yetişti, benimle birlikte Türkiye'de. Kişinin sosyal yönünü geliştirecek kitaplara sıra gelmedi okul yarışı içinde.

         Avrupa'da her türlü kitaba ulaşmak çok kolay. Kütüphanelere ücretsiz üye olabiliyorsunuz. Her köyün, her minik yerleşimin bir kütüphanesi var. Hem de küçümsenmeyecek zenginlikte. Ve bu kütüphanelerin yaklaşık üçte biri çocuk kitapları, çocuk müzik kasetleri, çocuk el işi kitapları ile dolu. Kimileri sadece yeni CD'leri dinlemek için geliyor kütüphaneye. Matematik, kimya ödevleri için değil.

         Bunları gördükçe, niye benim memleketim böyle değil. Türk çocukları da bunları hak ediyor. Onlar da en az bu çocuklar kadar zeki diyorum kendi kendime.

         Levent'te, Galata'da onlarca insanın ölümüne sebep olanlar da bir zamanlar çocuktu. Onlar da anne kuzusuydu. Saf ve temizdiler. Ama eğitimsizdiler. Yanlış yönlendirildiler. Kara emellere alet oldular. Çocuklara yapılan hiçbir yatırımın boşa olmadığını artık anlayalım..."

         Özetin özeti: Keşke dışarıdan görünenleri içeriden de görebilsek...

              

  Bu sayfa 05.04.2009 15:01:56 Tarihinde Güncelleştirilmiştir